Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı Çeviri Yayım Daire Başkanlığı
image

Yayın Kataloğu

Çeviri Geleneği

Tarihin her döneminde kültür ve medeniyetler arasındaki etkileşimlerin en somut görünümleri tercüme hareketi olarak vasıflandırılmıştır. Malumdur ki; medeniyetlerin karşılaşmasının zorunlu bir sonucu olarak tercümeler ve kültürel aktarım etkinlikleri ortaya çıkmaktadır.
Bilimler tarihi tercüme hareketlerinin medeniyetlerin ilerlemesinde belirleyici olduğunu ortaya koymaktadır. Şu kesin olarak söylenmelidir ki; rastlantı, bilimlerin, tekniklerin ve sanatların ilerlemesinde çok büyük bir rol oynamaz. İnsanlık bütün keşiflerinde istikrarlı bir şekilde ileriye doğru, birdenbire bir sıçrayışla değil, adım adım hareket eder. Her zaman aynı hızla ilerlemez, fakat hareket süreğendir. İnsan icat etmez, sonuçlar çıkarır. İnsan bilgisinin herhangi bir alanı göz önüne alındığında bu alanın tarihi, yani ilerleme tarihi, aralıksız bir zincir oluşturur. Olgular tarihi bize bu zincirin parçalarını verir ve bizim görevimiz, kaybolan halkaları her bir parçayı bir diğerine eklemek için yeniden bulmaktır. İnsanlığın ortak bilimsel mirası, süreğen adımlarla, her zaman düz bir çizgi halinde olmasa da, değişken bir hızla büyümektedir. Tarihte belirli bir zaman dilimindeki bir kültür çevresi, bilimsel mirası, küçük olsun büyük olsun bir adım daha ileri taşımak için öncülüğü üstlenmiş, daha doğrusu içinde bulunulan koşullar doğrultusunda öncülüğe getirilmişse, tarihî koşullar ve o öncü tarafından ulaşılan seviye, ardılın kaydedeceği olası ilerlemeleri ve bu ilerlemelerin hızını etkileyen faktörleri belirler.
İnsanlık tarihininim şahit olduğu tercüme hareketlerinin ilki; MÖ 600’lerden 400’lere Sümerler, Fenikeliler ve Mısırlılar gibi kültür ve medeniyetlerden Grekçe’ye çevirilerin yapıldığı, böylece özgün bir düşünce ve bilim atmosferinin meydana geldiği dönemdir. İkinci dönemde ise MS 700-1000 yılları arasında İslâm dünyasında Pehlevice, Süryanice, Grekçe ve Sanskritçe’den Arapça’ya yapılan tercümelerdir. Bilimler tarihi açısından bu dönem, insanlık tarihindeki kültür intikallerinin en kayda değerlerinden biridir ve Budist sutralarının Çince’ye çevrilmeleri türünden diğer büyük tercüme ve intikal süreçleriyle mukayese edilebilir. Fakat hem nicelik hem nitelik bakımından Arapça’ya tercüme edilen eserler, belki de aynı mahiyetteki bütün diğer faaliyet hâsılasından fazladır.
Üçüncü dönem ise 1200 yılından itibaren Avrupalılar’ın Arapça kitapları başta Latince ve İbrânîce olmak üzere Batı dillerine aktarmalarıdır. Her üç tercüme hareketinde önce kültürler arası etkileşim ortaya çıkmış; ardından şifahî tercüme ve nihayet teknik anlamda metin çevirisi, sistemli ve kurumsal biçimde tercüme faaliyetleri ve özgün düşüncenin geliştirilmesi şeklinde meydana gelmiştir. Bu çerçevede medeniyetimizin tüm zenginliğiyle kavranarak bir sentez ortaya konulabilmesi için, öncelikle yazma ve nadir eser mirasının klasiklerinin, günümüz imkânlarına uygun şekilde, okuyucu ile buluşması gerekmektedir.